Sanat tarihi boyunca insanlar, kelimelerin anlatmakta yetersiz kaldığı anları şekillerle ifade etmeyi tercih etti. Bu tercih, zamanla heykel sanatını doğurdu. Durağan gibi görünse de, her heykel aslında bir hareketin, bir düşüncenin ya da bir duygunun dışavurumudur. Belki de bu yüzden heykellerin sessizliği, içimizde bir şeyleri fısıldar.

Özellikle büst formu, portre sanatının üç boyutlu hâlidir. Tarihi şahsiyetlerin, düşünürlerin ya da anonim karakterlerin yüzleri, zamandan bağımsız olarak tekrar hayat bulur. Sadece fiziksel bir betimleme değil; aynı zamanda düşünsel bir derinlik de sunar. Büst, çoğu zaman bir hatırlatma aracıdır; geçmişi bugüne taşıyan bir köprüdür.

Figür sanatında ise özne, sembolizmin bir parçasına dönüşür. Doğadan ya da mitolojiden esinlenen figürler, mekânlara yalnızca estetik değil, aynı zamanda ruh katar. Ahmegon’un özgün figüratif koleksiyonları, sanatı günlük yaşamla buluşturmanın zarif bir yoludur. Dekoratif değil; anlam yüklü objeler…