Heykel sanatı, yalnızca bir objeyi betimlemekle kalmaz; bir duygu hâlini, bir düşünceyi ya da bir dönemin kimliğini taşır. İlk çağlardan bu yana insanoğlu, zamanı aşmak ve anı ölümsüzleştirmek için taşa, madene ya da toprağa yöneldi. Ortaya çıkan her heykel, bir medeniyetin parmak izi gibidir.

Özellikle büstler, düşüncenin ve insan karakterinin somut hâle bürünmesidir. Bir alın çizgisi, düşüncenin ağırlığını taşıyabilir; göz çukurlarındaki boşluk, binlerce kelimeden daha çok şey anlatabilir. Bu yönüyle büst, sadece dekoratif değil, aynı zamanda felsefî bir objedir.

Figürler ise kimi zaman mitolojiden, kimi zaman tarihten ya da doğadan esinle yaratılır. Durağan olmalarına rağmen, içinde taşıdıkları hikâyeyle izleyiciyi harekete geçirirler. Evlerin raflarında ya da ofislerin köşelerinde duran bir figür, mekâna sadece biçim değil, anlam da katar. Ahmegon’un zarif ürünleri, bu anlamı yaşam alanınıza taşımanın en estetik yoludur.