
İslam kültüründe Zülfikar kılıcı, yalnızca bir savaş silahı değil, cesaretin ve adaletin simgesi olarak derin bir manevi değer taşır. Bu değer, zamanla farklı menkıbeler ve hikâyeler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.
Bir menkıbeye göre, Uhud Savaşı sırasında Hz. Ali, Zülfikar ile düşman saflarını yararak Müslüman ordusuna büyük bir zafer kazandırmıştır. Kılıcın çift uçlu yapısı, düşmanı hem şaşırtmış hem de savaşın kaderini değiştirmiştir. Bu olay, Zülfikar’ın sadece fiziksel gücü değil, aynı zamanda Allah’ın yardımıyla gelen manevi kudreti temsil ettiğini anlatır.
Başka bir menkıbede ise Zülfikar’ın, Hz. Ali’nin adaletini ve cesaretini sembolize ettiği vurgulanır. Kılıç, sadece savaş alanında değil, toplumdaki adaleti sağlamak için de bir simge olarak kabul edilmiştir. Efsanelerde kılıcın ışık saçtığı ve kötü niyetli düşmanları geri püskürttüğü de anlatılır. Zülfikar menkıbeleri, Osmanlı’dan İran’a kadar pek çok İslam toplumunda yazılı ve sözlü kültürde yer bulmuştur. Bu hikâyeler, Zülfikar’ı yalnızca bir silah değil, iman, cesaret ve kahramanlık sembolü olarak yüceltir. Bugün bile bu menkıbeler, hem tarih araştırmacıları hem de kültürel miras meraklıları için değerli kaynaklar arasında kabul edilmektedir.